16 Temmuz 2013 Salı

yanımızdan geçen öyküler

Taksim istasyonundan trene bindik. Saat geç, tren boştu. Yeniyetme bir oğlan tam karşıma oturdu. Kirpi gibi siyah saçları, kırmızı bir yüzü ve ağlamaklı gözleri vardı. Mahremiyet istediğini anladım ama gözlerimi ayıramadım ondan. Sırt çantasını çıkarıp yanındaki boş koltuğa koydu. Cebinden çıkardığı ıslak mendille montunu silmeye başladı. Sonra yüzünü, boynunu... Montunu çıkarıp kazağını, kazağını çıkarıp tişörtünü ve pantalonunu.... Kafasını kaldırıp bana bakar bakmaz gözlerimi kaçırdım. Şimdi ağlayacak dedim içimden. Çantasından bir kitap çıkardı: Fatherland. Okudu mu okur gibi mi yaptı bilmiyorum. Ben görmenin ağırlığı ile ezilerek trenden inip evime gittim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder